KADRAJ MESELESİ
Göz göze geldiğimizde ben ne yapıyorum dedim kendi kendime.
Gerçekten ne yapıyordum ne işim var burada. Hah hatırladım. Ben bir
fotoğrafçıyım, beni buraya gönderdiler fotoğraf çekmem için oysa ben şu an
fotoğraf çekmek yerine severek yaptığım mesleği sorguluyordum. Hem de iki çift
göz yüzünden. Göz göze gelmeseydik belki çekerdim o fotoğrafı, belki devam
ederdim umursamamaya, düşünmemeye. Ama yapamadım ve verdim alın terimle
kazandığım fotoğraf makinasını yanımdakine. Elimi bana bakan çocuğa uzattığımda
annesinin aniden öne geçmesi ve bir şeyler söylemesiyle istemsizce geriledim.
Kadın annelik içi güdüsünün verdiği koruma isteği ile hareketlerini
hızlandırarak çocuklarından birisini yukarı doğru iteklemeye başladı. Benden
başka biri daha dayanamayıp yardım etmek istediğinde kadın dilini anlamamıza
aldırmadan tekrar konuşmaya başladı. O an onun dilini anlamamamızın bir önemi
kalmamıştı. Kadın o çaresizliğine, yorgunluğuna rağmen bizim yardımımızı
istemiyordu. Bu zamana kadar kendi başının çaresine bakmıştı, belli ki bundan
sonra da yapabilirdi. İlk çocuğunu zor bir şekilde yukarı çıkarttıktan sonra soluk
almaya bile vakit ayırmadan ikinci çocuğunu da yukarı çıkarmaya çalışırken orda
kimsenin beklemediği bir şey gerçekleşti. Bundan sonrası oradaki herkes için
kötü bir anı olarak hafızalarımızda yer edecekti. Annesinin arkasında çaresizce yukarı
çıkartılma sırasını bekleyen, diğerlerine nazaran daha büyük olan çocuk
akıntılara daha fazla dayanamayıp, çağlayan sularla beraber gözden kaybolmuştu.
Annesi ise sadece umutsuzca bakmıştı ardından çocuğunun, onun ayakta kalması
gerekiyordu, yaşatması gereken üç çocuğu daha vardı. Giden çocuğunun ardından
bir damla gözyaşı döktü sadece ve ikinci çocuğunu da yukarı çıkarmaya deva
etti. İşte hayat tam olarak böyle bir şeydi. Bazen sadece gidenlerin ardından
bakar ve yoluna devam etmek zorunda kalırdın.
Yorumlar
Yorum Gönder